بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

عَلَىٰ سُرُرٖ مُّتَقَٰبِلِينَ ٤٤

Tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar.

– Seyyid Kutub

يُطَافُ عَلَيۡهِم بِكَأۡسٖ مِّن مَّعِينِۭ ٤٥

Önlerinden akan kaynaktan doldurulmuş kadehler dolaştırılır.

– Seyyid Kutub

بَيۡضَآءَ لَذَّةٖ لِّلشَّٰرِبِينَ ٤٦

Berraktır, içenlere lezzet veren bir içki.

– Seyyid Kutub

لَا فِيهَا غَوۡلٞ وَلَا هُمۡ عَنۡهَا يُنزَفُونَ ٤٧

O içkide ne sersemletme var, ne de onunla sarhoş olurlar.

– Seyyid Kutub

وَعِندَهُمۡ قَٰصِرَٰتُ ٱلطَّرۡفِ عِينٞ ٤٨

Yanlarında da bakışlarını yalnız kendisine çevirmiş iri gözlü eşler vardır.

– Seyyid Kutub

كَأَنَّهُنَّ بَيۡضٞ مَّكۡنُونٞ ٤٩

Saklı yumurtalar gibi bembeyaz eşler.

– Seyyid Kutub

فَأَقۡبَلَ بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖ يَتَسَآءَلُونَ ٥٠

Cennet ehli birbirine dönmüş sorarlar.

– Seyyid Kutub

قَالَ قَآئِلٞ مِّنۡهُمۡ إِنِّي كَانَ لِي قَرِينٞ ٥١

Onlardan biri: «Benim de bir arkadaşım vardı.»

– Seyyid Kutub

يَقُولُ أَءِنَّكَ لَمِنَ ٱلۡمُصَدِّقِينَ ٥٢

Bana «Sende mi doğrulayanlardansın?»

– Seyyid Kutub

أَءِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَدِينُونَ ٥٣

Biz ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman mı dirilip yaptığımız işlere göre cezalanacağız?

– Seyyid Kutub

قَالَ هَلۡ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ ٥٤

Yanındakilere; «Siz onu bilir misiniz?» der.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu